Darbe Günlüğü -16-
Soru Ve Cevablar Etrafında Hadiselerin Muhasebesi
1- 15 Temmuz darbe kalkışmasında bulunan darbecileri “küfür bloku” olarak kabul edebilir miyiz? Eğer böyleyse tüm gayr-i milli unsurlar darbeye dâhil oldu mu?
15 Temmuz darbe kalkışmasıyla beraber küfür bloku olarak izah edilecek olan harekât mensuplarını “Fethullahçı, aşırı Kemalist, bir kısım PKK’lı ve şahsi menfaati peşinde olanlar” şeklinde işaretlememiz gerekiyor. Küfür koalisyonu bu çevrelerden teşekkül etmiş vaziyettedir. Bunların karşısında ise Tayyip Erdoğan liderliğinde vücut bulmuş aziz milletimiz. Türk-Kürt-Laz-Çerkes… Hulâsa; Anadolu. Anadolu = Anaların diyarı, anaların diyarı = Cennet Yurdu… Bu sebepten tüm gayr-i milli ve gayr-dini unsurlar darbeciler tarafında yer bulurken, hak ve hakikat cephesinin askerleri bu tarafta, yani meşru hükümet ve lider Tayyip Erdoğan’ın yanında.
2– Teşkilat ve müessese fikri… 15 Temmuz darbe kalkışmasından sonra görüldü ki, ülkenin hala teşkilat ve müessese fikri mevcut değil… Bu nâmevcut halden istifade eden örgütler, Türkiye’de kanuni olarak teşkilatlanarak darbe teşebbüsüne kalkışmaktalar. Buradan hareketle tüm müesseselerimizi tekrar gözden geçirip müessese fikriyatı üzerine çalışmak gerekiyor mu?
Elbette… Hem de bir saniye dahi kaybetmeden. Ülkenin ilim-fikir-sanat adamlarına imkân verilerek kapanan tefekkür mecramız tekrar canlandırılmalıdır. Tefekkür mecramızın içerisinde “teşkilat-müessese fikri” nin yeri belirlenerek üretilen fikir, hayata tatbik edilmelidir. 15 Temmuz gecesinden sonra görüldü ki, milli ve dini şahıslar etrafında teşekkül etmeyen her müessese bu milletin ve devletin aleyhindedir, o halde acilen çalışmalara başlamalı, düşünce merkezlerinden çeşitli müesseselere kadar yeni baştan her müessese ele alınmalı, çeşitli mülakat, münazaralarla ilim-fikir-sanat adamları birbiriyle diyaloglar kurarak müşterek çalışmalar yapabilmenin güzelliğini görmelidir. Evvela bir tercüme enstitüsüne ihtiyaç vardır. Bu enstitü, ilk olarak Kadim İslam tarihinde ne kadar eser varsa bunları tespit ederek Latinize etmelidir. İkincisi lisan müessesesi… Acilen ülkedeki lisan keşmekeşine son verilerek Türkçe’nin düşmanlarıyla savaşılmalı, bu sayede sıhhatli ve akl-ı selim tefekkürü de mümkün hale getirmenin yolu açılmalıdır. Lisan demek tefekkür demektir, lisan dumura uğradığında tefekkürün de üretilemeyeceği aşikârdır. Tefekkürün olmadığı cemiyetlerde ise her daim darbeciler vardır… İlim, irfan, hikmet, hakikat darbecileri… Siyasi darbeciler sonra ki merhale…
3- Türkiye belayı tümden def etti mi? Yoksa bu hadiseler henüz başlangıç mı?
Şunu unutmayalım ki; Türkiye İslam coğrafyasının ve Türk vatanlarının karargâh ülkesidir. Karargâh olmanın en mühim tarafıda sürekli tehdit altında olmanızdır. Bu hadiselerin başlangıç olduğunu hususunda da net konuşamayız. Lakin zahiren bakıldığı zaman İslamiyet’in son kalesi olan Türkiye’yi rahat bırakmayacaklar… Bırakmayacaklar ki, karargâha muhtaç olan mazlumların ümidi kırılsın. Ümit iman ile müsavi olduğuna göre ye’se düşmeden işlerimize bakmalıyız.
4- 15 Temmuz darbe kalkışmasını 3. Cihan harbinin bidayeti kabul edebilir miyiz?
Evet… 3. Cihan harbi başlamış gibi gözüküyor.
Okumaya devam et →