Metin Acıpayam: Bir fincan kahveye kırk yıl hatıra yükleyen medeniyetin çocuklarıyız. Sarsılmayan bilgi müktesebatımız aynı zamanda yıpranmayan ilmi, içtimai silsile vücuda getirmiştir. İslam Medeniyet dairesinde ilim ve bilgi, zincir misali başı ve sonu belli olan kalın hatlardan ibarettir. Oysa Batı’ya baktığımızda görürüz ki, filozoflar ve felsefe marifetiyle bilgi ve ilim savruklaştırılmış, her filozof kendi nefsani tatminkarlığından dolayı kitleyi hakikate değil kendine çağırmıştır. Batının bilgi müktesebatını felsefe terkip etmiştir. Felsefe hakikati “bir”den uzaklaştırarak çeşitlendirmiş, bu çeşitlendirmeyle beraber hayat kaosa ve krize girmiştir. Bizde ise bilgi ve ilim, hem aşağıdan yukarıya, hem de yukarıdan aşağıya tasnif edilmek suretiyle hayata tatbik edilmiştir. Batı bir’dençok’a giderek bilgiyi dağıtmış, İslam medeniyeti ise, çok’tan gelerek (terkip ederek) eşyave hadiseyi “bir” vahidi etrafında var etmiştir. Sözü edilen bu cemiyetin (İslam cemiyeti) kültürünün nesilden nesile silsile halinde aktarılmasının tek unsuru aile’dir. Evde anne ve baba, ailede nine ve dede, mahallede hoca, mektepte muallim, fert fert hem öğretici hem öğrenicidir. Öğrenen günümüzde olduğu gibi “öğrenci” değil “talebe”dir. Talabe demek, taleb eden, ilmi fikri susamışçasına arayan insan tipinin adıdır. Fakat her “oluş” aynı zamanda “bitiş”e gebedir. O bakımdan bitiş sürecimizi başlatan Tanzimat sonrasında Batı’nın sefalet dolu mahzenlerinde kurtuluşu arar olduk. Batı’nın içteki ajanlar marifetiyle kulağımıza fısıldattığı “İslam’da pedegojiye yer yoktur” anlayışı yerleşerek zamanla genişledi. Halbuki dini inşâ eden peygambere baksalar, pedagoji dedikleri “sahte ambalaj” ürününü bırakıp hakikate rücu ederler. Hazreti Peygamberin ve İslam Medeniyet Tasavvurunda pedagoji o kadar ilerleme kaydetmiştir ki, Anadolu’ya gelen Batılı seyyahlar şu sözü söylemişlerdir: “Müslüman çocuklar, Batıdaki prenslerden daha asildir”. Bu bilgiler ışığında “ideal (olması gereken) pedagoji” hakkında ne söylersiniz?
Murat Kömür: İdeal pedagoji geçmişimizle övünmeyi ivedi şekilde terk edip üretime dayalı insan yetiştiren bilim, teknoloji ve sanatı mürşit edinmiş nesiller yetiştirmektir.
Metin Acıpayam:Osmanlı’yı kuran kitap olarak bilinen meşhur Garipname’de, Aşık Paşa on dosttan bahseder. Bu “on dost” cemiyetin hayatını madden ve manen inşâ etmeye memur olan rehberlerdir. Bunlar sırasıyla; Allahu Teala, Peygamberimiz (s.a.v), dört mezhep imamı, veliler, alimler, mürşidi kamil, arkadaş, anne baba, usta ve devlet başkanıdır. Konuyu fazla dağıtmadan mevzumuza gelelim. Çocuklarımızın zihni ve ruhi dünyaları şekillenirken anne baba’nın tesiri ne ölçüdedir?